22 Kasım 2024 Cuma
Düzce’de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği yapan Abdülhamit Dal, geçen hafta İstanbul Ataşehir’de oturan kayınvalidesinin evine gitti. Dal, evin bahçe duvarının dibindeki bir taşın diğerlerinden farklı olduğunu gördü.
Dikkatli incelediğinde taşın üzerindeki figürleri fark eden Dal, durumu hemen yetkililere bildirdi.
Abdülhamit Dal, Arkeoloji Müzesi’ne teslim edilen taş ile ilgili şunları söyledi:
“Bize anlatılanlara göre, taşın M.S. ikinci yüzyıla ait bir lahit parçası olduğu, Kibele Anadolu tanrıçası ve Üç Güzeller’e ait bir figür olduğunun düşünüldüğü söylendi. Ama İstanbul’a ait bir figür değilmiş. Anadolu’nun farklı bölgelerinden olabileceği söylendi. Nereden geldiğini biz de bilmiyoruz. Bir kamyon taş siparişi verilmiş ve oradan buraya gelmiş. 30 yıl önce alınıyor, bir kenara koyuyorlar. Bu kadar değerli bir taş olduğunu anlamıyorlar. Orada taşların arasına konuluyor. Yeri geldiğinde çamurun üzerinden atlamak için kullanılıyor. Ama zarar görmedi. Üzerindeki figürler olduğu gibi duruyordu. Taşı fark ettiğimde ev sahiplerinden izin istedim. Eşim de öğretmen, bu konulara ilgi duyuyoruz. Taşın değerli bir şey olduğunu fark ettik, İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne teslim ettik.”
“Tarihi eser olduğunu bilmiyorduk”
Ev sahibi Hacer Öztemur ise, “Evimiz gecekonduydu. Temel taşının içinden güzel bir taş çıktı. Taş hoşuma gitti, bir kenara ayırdım. Damadım geldiğinde gördü. ‘Anne bu güzel bir taşmış’ dedi. Evet dedim. 30 sene önce eşimin getirdiği taşın arasından çıkardım. Damadım görünce ‘Bir müzeye soralım, oraya veririz’ dedi. Tarihi eser olduğunu bilmiyordum. Kara taşların arasından çıkınca, ‘Bir yerden sökülüp getirilmiş’ diye düşündüm” dedi.
TRT