Son 21 yılda yapı denetiminden geçen hiçbir bina yıkılmadı
Merkez üssü Kocaeli'nin Gölcük ilçesi olan 17 Ağustos 1999'da meydana gelen Marmara Depremi'nin üzerinden 21 yıl geçti.
17 bin 480 insanın hayatını kaybettiği, 23 bin 781 kişinin yaralandığı, 505 kişinin sakat kaldığı bu depremde, 285 bin 211 ev ile 42 bin 902 iş yeri büyük hasar gördü.
Türkiye'de inşa edilen binaların depreme hazırlıklı olmadığını gözler önüne seren Marmara Depremi, büyüklüğü, etkilediği alan ve sebep olduğu kayıplar açısından son yüzyılın en büyük depremlerinden biri olarak nitelendirildi.
Yapı Denetim ve Deprem Mühendisliği Derneği Başkanı İnşaat Mühendisi Nazmi Şahin, aradan geçen 21 yılda konutların depreme hazırlığı noktasında neler değiştiğini değerlendirdi.
Şahin, yeryüzünün en aktif deprem kuşaklarından birisinin üzerinde bulunan Türkiye'de uzun yıllardır yürürlükte olan imar mevzuatına rağmen uygulamada etkili bir yapı denetiminin sağlanamadığının bilinen bir husus olduğunu, bu eksikliğin giderilmesi amacıyla 2001 yılında 19 pilot ilde uygulanması için yapı denetiminin özel kuruluşlar eliyle yapılmasını sağlamak üzere 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkındaki Kanun'un çıkarıldığını hatırlattı.
"Yapı denetimi bir süreçtir"
Yapı denetimlerinde görülen başarı üzerine, 2011 yılından sonra tüm ülkenin bu kanun kapsamına alındığını anlatan Şahin, yapı denetim sürecine ilişkin şu bilgileri aktardı:
"Yapı denetimini; güvenli, sağlıklı, ekonomik yapı elde edebilmek amacıyla yapıların, tasarım ve yapım aşamalarında yürürlükteki yapı mevzuatı, standart ve teknik esaslara uygun yapılmasının sağlanması süreci olarak tanımlamak mümkündür. Yapı denetimi bir süreçtir. Yani sonuç denetimi değil, her imalatı inceleyen süreç denetimidir. Denetim, yapının yapım süresine bağlı olarak sürdürülür. 4708 sayılı Kanun'un uygulanmasında yapım süresi; yapı sahibinin, yapı ruhsatını aldığı tarih ile yapı kullanma iznini aldığı tarih arasındaki dönemi ifade etmektedir.
Kanun ile getirilen yenilik, hukuk düzenimize 'yapı denetim kuruluşları' adıyla yalnızca yapı denetim faaliyeti ile uğraşan şirketlerin girmiş olması ve yapı denetiminden kaynaklanan sorunlar bakımından bir muhatap bulunmuş olmasıdır. Bu kuruluşlara tüzel kişilik ve denetimle ilgili yetkiler verilmiştir."
Kentsel dönüşümle eski yapıların yenilenmesinin sağlandığını, Elektronik Beton İzleme Sistemi (EBİS) ile beton kalitesinin artırıldığını belirten Şahin, müteahhitlik sınıflandırması ile müteahhitliğe bir düzen getirildiğini aktardı.
"Denetimler, projelerin kalitesini artırdı"
Şahin, 1 Ocak 2011 tarihi itibarıyla ülke çapında uygulamaya konulan Ulusal Yapı Denetim Sistemi’nin kazanımlarına da değinerek, "Öncelikle 19 pilot ilde ve 2011 sonrası tüm Türkiye'de yapı denetim sistemi içerisindeki yapıların malzeme kalitesi artmıştır. Bu yapıların denetimi ile depreme dayanıklılıkları sağlanmıştır. 2019 sonrası e-görevlendirme sayesinde proje denetimleri de daha iyi yapılarak projelerin kalitesi artırılmıştır" dedi.
Yapı imalatında kullanılan malzeme kalitesinin denetim altına alındığını, ruhsat ve eklerine aykırılıkların engellendiğini ve düzenli yapılaşmanın sağlandığını belirten Şahin, kontrollu imalatlar sayesinde insan hatalarının en aza indirildiğini, imardan sorumlu belediye ve il müdürlüklerinin iş yükünün büyük ölçüde azaldığını, her imalat ve malzeme kontrol edildiği için imalat yapan müteahhit, kalfa, ustaların bilinçlendiğini ve yanlış uygulamaları bıraktıklarını anlattı.
Şahin, inşaat sektöründe art niyetli olanların ise yanlış yapamayacaklarını anladığını, malzeme üretenler ve tedarik edenlerin standartları sağlayacak şekilde üretim yapmaya başladığını ifade etti.
"Yapı denetiminden geçmiş hiçbir bina yıkılmadı"
17 Ağustos depreminin ardından bölgedeki incelemeler sonucunda, yapılarda meydana gelen hasarların zemin sıkıntılarının yanı sıra işçilik, malzeme, statik sistem sorunlarıyla teknik kusurlardan ortaya çıktığının belirlendiğini hatırlatan Şahin, özellikle Ulusal Yapı Denetim Sistemi sayesinde işçilikte düzelme, malzemede kalite artışı ve teknik kusurlarda azalma görüldüğünü, uygulamaya giren yeni yapı denetim sistemi (e-dağıtım) ile belirtilmiş kusurların ortadan kalktığını, en önemlisi 17 Ağustos depreminden sonra yaşanan depremlerde, yapı denetiminden geçmiş hiçbir binanın yıkılmadığını vurguladı.
Nazmi Şahin, son 21 yılda İstanbul'da "riskli" kabul edilen yapıların yüzde 10-20 aralığında yenilenip yeni yönetmeliklere uygun olarak tekrar yapıldığını, geriye kalan kısımlarda ise gerek yapı sahibi kaynaklı gerekse yönetimsel farklılıklardan dolayı bir işlem yapılamadığını söyledi.
"Binalar isteğe bırakılmadan hemen dönüşüme sokulmalı"
Uzman bilim insanlarının Marmara Denizi'ndeki fay hattının kırılarak şiddetinin 7,1 ile 7,5 arasında değişeceğini belirttikleri olası depreme hazırlık noktasında öneride bulunan Şahin, "Hiç zaman kaybetmeden insanların teşvik edilip daha güvenli yapılara geçmeleri sağlanmalı, kentsel dönüşüme tabi olan bölgeler ve binalar, isteğe bırakılmadan hemen dönüşüme sokulmalı" dedi.
Depremlerde can ve mal kayıplarının yaşanmaması ya da mümkün olan en az seviyeye indirilmesinin projeciler, müteahhitler ve yapı denetim kuruluşlarının ortak çalışmasıyla mümkün olacağını belirten Şahin, bunun kanuni bir zorunluluktan çok insani bir zorunluluk olarak görülmesi gerektiğini dile getirdi.
"Bu konu hepimizin sorunudur"
Yapı Denetim ve Deprem Mühendisliği Derneği Başkanı Nazmi Şahin, sözlerini şöyle tamamladı:
"Canımızın, malımızın ve binalarımızın güvenliği için plansız ve kaçak yapılaşmadan kaçınmalı, deprem yönetmeliğine uygun hareket etmeliyiz. Ülkemizin tüm fertleri, siyasi partiler, bakanlıklar, yerel yönetimler, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları; bu konu hepimizin, ülkemizin ve dünyanın sorunudur. Depremin farkına varmalı, zor olmayan ve yapılması mümkün olan kolay tedbirleri hep birlikte almalıyız. Bu vesileyle 17 Ağustos'un yıl dönümünde, depremde hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımızı rahmetle anıyor, böyle bir felaketin bir daha yaşanmaması temennisiyle yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum."
TRT